Telefonla konuşmak, birçok kişi için günlük hayatın sıradan bir parçası olsa da, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan bireyler için bu durum kaygı verici bir deneyime dönüşebilir. “Telefonda konuşmayı neden sevmiyorum?” ya da “”Telefonda konuşmaktan neden nefret ediyorum?” diye düşünen birçok kişi, özellikle DEHB’li bireyler, telefon anksiyetesi veya cep telefonu anksiyetesi ile mücadele ediyor olabilirler. Telefonofobi olarak da adlandırılan bu durum, telefonla iletişim kurmayı zorlaştırabilir ve kişilerde yoğun bir stres yaratabilir.
Telefon görüşmeleri sırasında DEHB’li bireylerin odaklanma güçlüğü yaşaması, konuşmayı sürdürme ve doğru ifadeleri bulma konusunda zorlanmalarına yol açar. Ayrıca, telefon görüşmeleri spontane yanıtlar gerektirdiğinden, DEHB’li bireyler bu süreçte baskı hissedebilir. Bu durum, zamanla telefon kaygısının artmasına ve bireyin telefonda konuşmayı sevmemeye başlamasına neden olabilir.
DEHB ve Telefon Anksiyetesi
DEHB’li bireylerde telefon anksiyetesi, dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik gibi temel belirtilerin bir yansıması olarak ortaya çıkabilir. Telefon görüşmeleri, bu bireyler için yoğun bir dikkat gerektirdiğinden, dikkat dağınıklığı ve odaklanma güçlüğü nedeniyle stresli bir deneyime dönüşebilir. Konuşma sırasında odaklanmanın zorlaşması, bireyin ne söyleyeceğini unutmasına, konuşmanın akışını kesintiye uğratmasına veya yanlış bir şey söyleme kaygısı yaşamasına yol açabilir. Bu durum, telefonla iletişim kurma sürecini daha da zorlaştırarak bireyin kaygı seviyesini artırabilir.
DEHB’nin getirdiği unutkanlık ve organizasyon güçlükleri, telefon görüşmelerinin zamanında yapılmamasına, aramalara geç yanıt verilmesine veya aramaların tamamen unutulmasına neden olabilir. Özellikle iş hayatında, bu durum profesyonel ilişkilerde aksamalara ve bireyin güvenilirlik algısının zedelenmesine yol açabilir. Sosyal yaşamda ise, telefonla iletişimde yaşanan bu zorluklar bireyin arkadaşlık ilişkilerini sürdürmesini zorlaştırabilir ve bireyin kendini izole hissetmesine sebep olabilir.
DEHB’li bireylerde sıkça görülen “hata yapma korkusu” veya “yanlış bir şey söyleme kaygısı,” telefon anksiyetesini daha da tetikleyebilir. Birey, konuşma sırasında aniden ne diyeceğini unutabilir veya düşüncelerini toparlayamayıp sessizlik yaşayabilir. Bu da bireyin kendisini yetersiz hissetmesine ve gelecekte benzer durumları tamamen kaçınmasına yol açabilir. Özellikle eleştiriye karşı hassas olan DEHB’li bireylerde, bu kaygı döngüsü giderek büyüyerek iletişim becerilerini olumsuz etkileyebilir.
DEHB ve Telefon Kaygısı Arasındaki İlişki
DEHB’li bireyler, telefonla iletişim kurarken çeşitli zorluklarla karşılaşabilir. Araştırmalar, DEHB’li bireylerin %40 ila %60’ının sosyal kaygı bozukluğu yaşadığını ve bu durumun telefon anksiyetesi ile doğrudan ilişkili olabileceğini göstermektedir. Bu zorluklar genellikle dikkat dağınıklığı, unutkanlık, odaklanma sorunları ve sosyal kaygı ile ilişkilidir. Telefonda görsel ipuçlarının olmaması, DEHB’li kişilerin iletişimde zorlanmasına neden olabilir. Bu da bireylerde konuşmaların nasıl ilerleyeceğini tahmin etme kaygısını artırır.
Telefon görüşmeleri sırasında DEHB’li bireylerin %70’inden fazlası, konuşmanın ortasında dikkatlerinin dağıldığını ve söylenenleri takip etmekte zorlandıklarını belirtmektedir. Zamanın nasıl geçtiğini fark edememe (zaman körlüğü) ve konuşmayı sürdürme konusunda yaşanan güçlükler, telefon kaygısını artırabilir. Telefonofobi veya telefobi olarak da bilinen bu durum, özellikle DEHB’li bireylerde yaygındır. Yapılan bir çalışmada, DEHB tanısı konmuş bireylerin %55’inin telefon görüşmelerinden kaçındığı veya bu görüşmeleri ertelediği ortaya çıkmıştır. Telefon görüşmeleri sırasında dikkat dağınıklığı ve aşırı düşünme, iletişim kurmayı daha da zorlaştırabilir. Bu nedenle, DEHB ve telefon anksiyetesi arasındaki ilişki, bireylerin sosyal ve profesyonel hayatında önemli bir etkiye sahiptir.
Telefon Anksiyetesi Nedir?
Telefon anksiyetesi, bireyin telefonla iletişim kurma sürecinde yoğun kaygı, huzursuzluk ve korku yaşadığı bir durumdur. Bu kaygı, sadece telefonla konuşma sırasında değil, telefon çaldığında, mesaj alınca veya arama yapma ihtimali doğduğunda bile kendini gösterebilir. Telefon anksiyetesi yaşayan bireyler, telefon görüşmelerini mümkün olduğunca erteleyebilir, aramaları yanıtlamaktan kaçınabilir veya kısa mesajlara dahi yanıt vermekte zorlanabilirler. Bu durum, bireyin günlük işlevselliğini ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyerek kişisel ve profesyonel yaşamında çeşitli zorluklara yol açabilir. Özellikle iş hayatında telefonla iletişim kurmanın zorunlu olduğu durumlarda, bu kaygı performans kaygısını artırabilir ve özgüven eksikliğine sebep olabilir.
Telefon Anksiyetesi Belirtileri
Telefon anksiyetesi olan bireylerde yaygın olarak görülen belirtiler şunlardır:
- Telefon çaldığında yoğun kaygı, stres ve hatta panik hissi
- Telefona cevap vermekten veya arama yapmaktan kaçınma, bu durumu sürekli erteleme
- Telefonda konuşma sırasında ellerde terleme, kalp çarpıntısı, mide bulantısı veya baş dönmesi
- Konuşma sırasında odaklanma güçlüğü, söylenenleri kaçırma veya kelimeleri unutma
- Görüşme sonrası yetersizlik veya başarısızlık hissi, konuşmanın içeriğini sürekli analiz etme
- Arama yapmadan önce yoğun bir hazırlık yapma ihtiyacı hissetme
- Telefon görüşmelerini planlamak ve spontane aramalardan kaçınmak
Bu belirtiler bireylerin iş, okul ve sosyal yaşamlarında önemli zorluklar yaratabilir. Telefon anksiyetesi zamanla daha şiddetli hale gelebilir ve bireyin telefon kullanımını tamamen kısıtlayabilir. Özellikle DEHB’li bireylerde bu belirtiler daha yoğun yaşanabilir, çünkü dikkat eksikliği ve hiperaktivite, kaygıyı artırarak telefon görüşmelerini daha stresli hale getirebilir. Telefon anksiyetesi belirtileri, kişinin günlük işlevselliğini doğrudan etkileyerek sosyal izolasyona veya iletişimden kaçınmaya yol açabilir. Bu nedenle, belirtileri fark edip erken müdahale etmek önemlidir.

Telefon Anksiyetesi Testi
Telefon anksiyetesi testi, bireyin telefon görüşmeleri sırasında yaşadığı kaygı düzeyini ölçmeye yönelik bir değerlendirme aracıdır. Bu testler, genellikle bireyin telefonla iletişim kurarken yaşadığı duyguları ve fizyolojik tepkileri değerlendiren sorular içerir.
Testteki sorulardan bazıları şunlardır:
- Birini aramadan önce dakikalarca ne söyleyeceğinizi düşünür müsünüz?
- Telefon çaldığında cevap vermekte tereddüt eder misiniz?
- Tanımadığınız bir numara aradığında açmak yerine mesaj atmayı mı tercih edersiniz?
- Arama yapmanız gerektiğinde erteleme eğiliminde misiniz?
- Sesli mesaj bırakmaktan kaçınır mısınız?
- Telefonda konuşurken sesinizin titrediğini ya da kelimeleri karıştırdığınızı fark ediyor musunuz?
- Telefon görüşmesi sonrasında söylediklerinizi tekrar tekrar değerlendirip hata yapıp yapmadığınızı sorgular mısınız?
- İş görüşmeleri veya önemli telefon aramalarından önce yoğun bir kaygı hisseder misiniz?
- Telefon aramaları sırasında ellerinizin terlediğini veya kalp atışınızın hızlandığını hisseder misiniz?
- Telefon görüşmeleri sosyal ortamlara kıyasla sizi daha çok strese sokar mı?
Bu test, bireyin telefon kaygısının seviyesini belirlemeye yardımcı olabilir ve uygun tedavi yöntemleri için bir başlangıç noktası oluşturabilir.
Telefon Anksiyetesi Tedavisi
Telefon anksiyetesi tedavisinde kullanılan yöntemler, bireyin kaygı seviyesini azaltmaya, telefonla iletişim kurma becerilerini geliştirmeye ve telefon görüşmelerine karşı daha olumlu bir yaklaşım kazanmaya odaklanır. Tedavi süreci, bireyin yaşadığı anksiyetenin şiddetine ve altta yatan nedenlere bağlı olarak farklılık gösterebilir.
Telefon anksiyetesi tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemlerden biri Bilişsel Davranışçı Terapidir (BDT). Bu terapide, bireyin telefon görüşmeleriyle ilgili olumsuz düşünceleri tanımlanır ve bu düşünceleri daha gerçekçi ve yapıcı hale getirmek için çalışılır. BDT, bireyin kaçınma davranışlarını azaltarak, telefon görüşmelerini daha az kaygı verici hale getirmeye yardımcı olur.
Telefon Anksiyetesi Nasıl Azaltılır?
- Kademeli Maruz Bırakma: Telefon kaygısı olan bireyler, telefon görüşmelerine aşamalı olarak maruz kalabilir. Öncelikle kısa ve basit aramalar yaparak başlayabilirler.
- Hazırlık ve Planlama: Telefon görüşmesinden önce konuşulacak konuları not almak ve bir görüşme senaryosu hazırlamak, kaygıyı azaltabilir.
- Rahatlama Teknikleri: Derin nefes alma, meditasyon veya kas gevşetme teknikleri gibi rahatlama yöntemleri, telefon görüşmesi öncesinde uygulanabilir.
- Alternatif İletişim Yöntemleri: Video aramalar, yüz yüze görüşmeler veya yazılı iletişim (e-posta, mesaj) gibi alternatif yöntemler, telefon kaygısını azaltmaya yardımcı olabilir.
Telefon Anksiyetesi Geçer mi?
Telefon anksiyetesi, doğru terapi ve stratejilerle zamanla büyük ölçüde azalabilir ya da tamamen ortadan kalkabilir. Araştırmalar, telefon anksiyetesi yaşayan bireylerin %70’inin, uygun terapi teknikleriyle belirgin bir iyileşme kaydettiğini göstermektedir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), telefon kaygısının tedavisinde en etkili yöntemlerden biri olarak öne çıkar. BDT, bireyin telefon görüşmeleriyle ilgili olumsuz düşüncelerini tanımlamasına ve bu düşünceleri daha gerçekçi, yapıcı bir çerçevede yeniden yapılandırmasına yardımcı olur.
BDT sürecinde, bireyler aşamalı olarak kaygı yaratan telefon görüşmelerine maruz bırakılır ve her aşamada başa çıkma stratejileri geliştirilir. Örneğin, terapist rehberliğinde önce kısa ve düşük riskli görüşmeler yapılır, ardından daha karmaşık ve uzun görüşmelere geçilir. Bu süreçte birey, telefon görüşmelerini daha az kaygı verici hale getiren teknikleri öğrenir.
Bunun yanı sıra, gevşeme teknikleri (nefes egzersizleri, meditasyon ve kas gevşetme teknikleri) bireyin anksiyete seviyesini düşürmede önemli rol oynar. Telefon görüşmesi öncesinde uygulanan bu teknikler, bireyin kendini daha sakin ve kontrollü hissetmesini sağlar. Ayrıca, bireylerin telefon görüşmelerini yapılandırmaları ve görüşme sırasında kullanacakları anahtar kelimeleri ya da cümleleri önceden belirlemeleri kaygıyı azaltabilir.
DEHB’li Kişilerin, Mesajlara ve Aramalara Cevap Vermemeleri ya da Geç Dönmeleri Normal midir?
DEHB’li bireylerde mesajlara ve aramalara geç dönme veya hiç dönmeme durumu oldukça yaygındır. Bu durum, genellikle dikkat eksikliği, unutkanlık ve zaman körlüğü gibi DEHB belirtileriyle ilişkilidir. Bir mesaj veya aramaya hemen yanıt verme niyeti olsa da, bireyler başka bir işe odaklanarak bu niyeti unutabilir. Bu davranış, kasıtlı bir kaçınma veya ilgisizlik göstergesi değildir. DEHB’nin bilişsel işlevlerdeki zorlukları, bireylerin görevleri organize etme, önceliklendirme ve sürdürme becerilerini etkileyebilir. Özellikle telefon aramaları ve mesajlar gibi anlık dikkat gerektiren görevler, bireylerin zihinlerinde geri planda kalabilir ve hatırlanana kadar yanıtlanmayabilir.
Telefonda Konuşurken Neden Kaygı Duyuyorum?
Telefon görüşmeleri sırasında yaşanan kaygının nedenleri arasında şunlar yer alır:
- Görsel İpuçlarının Eksikliği: Yüz yüze iletişimde, jest ve mimikler konuşmanın anlaşılmasını kolaylaştırır ve karşılıklı güven duygusunu pekiştirir. Telefonda bu ipuçları eksik olduğu için birey, yanlış anlama veya yanlış anlaşılma ihtimaline karşı daha kaygılı hissedebilir.
- Yanlış Anlama ve Yanlış Anlaşılma Korkusu: DEHB’li bireylerde dikkat dağınıklığı ve hızlı düşünme, karşı tarafın söylediklerini tam olarak anlamayı zorlaştırabilir. Aynı zamanda, birey kendini ifade ederken kelimeleri unutma, konudan sapma veya düşüncelerini yeterince açıklayamama gibi durumlar yaşayabilir. Bu da yanlış anlaşılma kaygısını artırır.
- Zaman Körlüğü: DEHB’li bireylerde sık görülen zaman yönetimi zorlukları, telefon görüşmelerinin süresini doğru tahmin edememeye yol açabilir. Bu, konuşmanın ya erken sonlandırılmasına ya da gereğinden fazla uzatılmasına neden olabilir. Böyle durumlarda birey, karşı tarafı rahatsız etme veya yeterince verimli olamama kaygısı yaşayabilir.
- Hata Yapma Kaygısı: Telefon görüşmeleri sırasında yanlış bir şey söyleme, kelimeleri unutma veya konuşmayı kesintiye uğratma korkusu, bireyin kaygısını artırabilir. Özellikle DEHB’li bireylerde bu tür durumlar daha sık yaşanabilir ve bireyin özgüvenini sarsabilir.
Telefon anksiyetesi, bireyin hayat kalitesini olumsuz etkileyebilir. Ancak uygun stratejiler ve tedavi yöntemleri ile bu kaygıyı yönetmek mümkündür.

Uzman Psikolog Gülnur Çelik, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) alanında uzmanlaşmış bir psikologdur. 2017 yılında Yeditepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra, klinik psikoloji alanındaki eğitimine İbn Haldun Üniversitesi’nde devam ederek 2021 yılında yüksek lisansını tamamlamıştır. Mesleki kariyeri boyunca bilimsel temellere dayalı terapi yaklaşımlarını benimseyen Gülnur Çelik, Bilişsel Davranışçı Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi, Çocuklarda Bilişsel Davranışçı Terapi ve Çocuk Merkezli Oyun Terapisi gibi alanlarda aldığı eğitimlerle uzmanlığını pekiştirmiştir.
Kadınlar ve çocuklarda DEHB üzerine kapsamlı çalışmalar yürüten Gülnur Çelik, bu alandaki birikimini “Kadınlarda DEHB: Belirtileri, Türleri ve Tedavisi” ve “Çocuklarda DEHB: Belirtileri, Türleri ve Tedavisi” adlı kitaplarıyla geniş bir kitleye ulaştırmıştır. DEHB’li bireylerin ihtiyaçlarını gözeterek özelleştirilmiş müdahale programları sunan uzman psikolog, yetişkinlere yönelik online ve yüzyüze danışmanlık hizmetleri vermektedir.