DEHB Tanısı Nasıl Konur? DEHB Tanısını Kim Koyar?

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısı, kapsamlı bir değerlendirme sürecini gerektirir ve DSM-5 tanı kriterlerine dayanır. Belirtilerin en az 6 ay boyunca devam etmesi ve 12 yaşından önce başlaması, hem sosyal hem de akademik ya da mesleki yaşamı olumsuz etkilemesi şarttır. Tanı sürecinde, bireyin geçmişi ve bugünkü durumu klinik görüşmelerle değerlendirilir. Çocuklar için öğretmenlerden ve ebeveynlerden alınan bilgiler önemlidir; yetişkinlerde ise çocukluk döneminden gelen belirtilerin değerlendirilmesi gereklidir. Türkiye’de DEHB tanısı koyma yetkisi sadece psikiyatristlere aittir. Psikologlar, çeşitli test ve değerlendirmelerle sürece destek sağlar, ancak resmi tanıyı koyma ve ilaç tedavisini planlama yetkisi psikiyatristlerdedir. Tanı sürecinin doğru bir şekilde yürütülmesi, bireyin yaşam kalitesini artıracak uygun müdahalelerin belirlenmesi açısından kritiktir.

 

DEHB Tanısı Nasıl Konur?

 

DEHB tanısı, bireyin belirtilerinin detaylı bir şekilde incelendiği kapsamlı bir değerlendirme süreci gerektirir. Bu süreçte, DEHB tanı kriterleri temel alınarak kişinin dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik gibi belirtilerinin sosyal, akademik ve mesleki işlevselliği nasıl etkilediği değerlendirilir. DSM-5 (Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) DEHB tanı kriterleri, tanı koyma sürecinin temelini oluşturur.

DEHB tanı sürecinde, belirtilerin bireyin yaşamını nasıl etkilediği üzerine odaklanılır. Bu değerlendirme sırasında, uzmanlar tarafından yapılan klinik görüşmeler önemli bir yer tutar. Kişinin kendisiyle yapılan bu görüşmelerde belirtilerin başlangıcı, şiddeti ve bireyin günlük yaşamına olan etkileri ayrıntılı şekilde incelenir. Ayrıca, bireyin yaşam öyküsü de değerlendirilir. DEHB belirtilerinin 12 yaşından önce başlamış olması ve en az 6 ay boyunca devam etmesi, DSM-5 kriterlerine göre önemli bir tanı koşuludur.

Tanı koyma sürecinde klinik görüşmelerin yanı sıra, bireyin yaşına bağlı olarak ebeveyn ve öğretmen raporlarından da yararlanılır. Çocuklar için DEHB değerlendirmesi yapıldığında, öğretmenlerin sınıf içindeki gözlemleri ve ailelerin evdeki gözlemleri sürece katkıda bulunur. Bu gözlemler, çocuğun belirtilerinin farklı ortamlarda da benzer şekilde devam edip etmediğini anlamak için kullanılır. Yetişkinlerde ise bireyin çocukluk dönemine ait bilgilerin toplanması ve yetişkinlikteki işlevselliğine dair detayların incelenmesi önemlidir.

DEHB tanısı konulurken psikolojik değerlendirme ve davranışsal ölçekler de kullanılır. DEHB tanı ölçeği olarak bilinen bu ölçüm araçları, kişinin dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik düzeyini ölçmeye yardımcı olur. Bu ölçümler, belirtilerin ne sıklıkta ve ne yoğunlukta yaşandığını anlamayı sağlar. Ancak, bu ölçeklerin yalnızca destekleyici araçlar olduğu ve tek başına tanı koymada yeterli olmadığı unutulmamalıdır.

Bireyin DEHB tanısı alabilmesi için belirtilerin sadece belirli bir ortamda değil, iki veya daha fazla ortamda (örneğin ev ve okul ya da işyeri) gözlenmiş olması gereklidir. Bu, DEHB tanı kriterleri arasında önemli bir yer tutar, çünkü DEHB belirtilerinin bireyin yaşamının her alanında belirgin olması tanı koymayı destekler. Örneğin, bir çocuk okulda dikkatini sürdüremiyor ve öğretmenlerin yönlendirmelerine uyum sağlamakta zorlanıyorsa, aynı zamanda evde de benzer dikkat sorunları yaşamalıdır. Tanı sürecinin sonunda, elde edilen tüm bilgiler bir araya getirilerek, DSM-5 DEHB tanı kriterlerine göre değerlendirilir.

 

DEHB Tanısı Nedir?

 

DEHB tanısı, dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik gibi belirtilerin varlığına dayanır. DSM-5’e göre DEHB tanı kriterleri, dikkat eksikliği ve hiperaktivite-dürtüsellik olmak üzere iki ana belirti kümesine ayrılır. Dikkat eksikliği kriterleri arasında dikkati sürdürmede zorluk, ayrıntılara dikkat edememe, görev ve aktivitelerde dikkatsizlik bulunur. Hiperaktivite-dürtüsellik kriterleri ise sürekli hareket hâlinde olma, konuşmayı kesme, sırasını bekleyememe gibi belirtileri içerir. Bu belirtilerin çocukluk döneminde başlaması ve kişinin günlük yaşamını olumsuz etkilemesi gereklidir. DEHB tanısı, yalnızca bu belirtilerin gözlemlenmesi ile değil, aynı zamanda kişinin genel işlevselliği üzerindeki etkileriyle de değerlendirilir.

 

DEHB Tanısını Kim Koyar?

 

Türkiye’de DEHB tanısı koyma yetkisi yalnızca psikiyatristlere aittir. DEHB tanı süreci, belirtilerin ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesini ve DSM-5 DEHB tanı kriterlerine göre tanı konulmasını gerektirir. Psikologlar bu süreçte önemli bir rol oynar ancak resmi olarak tanı koyma yetkileri yoktur. Psikologlar, çeşitli psikometrik testler ve değerlendirme araçlarını kullanarak bireyin belirtilerini değerlendirir ve bu değerlendirmeleri psikiyatristlere sunar. Özellikle DEHB tanı ölçeği gibi araçlar, belirtilerin şiddetini ve yaygınlığını anlamaya yardımcı olur.

Çocuklarda DEHB tanısı sürecinde çocuk psikiyatristleri ön planda yer alır. Çocuğun okul performansı, evdeki davranışları ve sosyal ilişkileri hakkında ebeveynlerden ve öğretmenlerden bilgi toplamak bu süreçte oldukça önemlidir. Psikologlar, çocukların davranışlarını gözlemleyerek, çeşitli ölçeklerle değerlendirmeler yaparak ve ailelerden elde edilen verilerle psikiyatristlere yol gösterir. Psikiyatristler ise bu verileri dikkate alarak DSM-5 DEHB tanı kriterlerine uygun şekilde tanıyı koyar ve tedavi planını oluşturur.

Yetişkinlerde DEHB tanısı ise yetişkin psikiyatristleri tarafından yönetilir. Yetişkinlerde tanı sürecinde, belirtilerin çocukluk döneminde de var olup olmadığı sorgulanır ve yetişkinlikteki belirtiler incelenir. Psikologlar, bireyin iş yaşamı, sosyal ilişkileri ve günlük işlevselliği üzerindeki etkileri değerlendirmek amacıyla görüşmeler ve testler yapar. Bu değerlendirmeler, psikiyatristlere tanı koymada rehberlik eder. DEHB tanısı konulması sürecinde psikologların katkısı, bireyin yaşam öyküsünü ve belirtilerin kapsamını ortaya koyma açısından önemlidir, ancak resmi tanı koyma yetkisi psikiyatristlere aittir.

DEHB Tanısını Kim Koyar?

DEHB Tanısı Kaç Yaşında Konur?

 

DEHB tanısı genellikle çocukluk döneminde konulsa da, belirtiler farklı yaşlarda da ortaya çıkabilir ve günümüzde yetişkinlerde de DEHB tanısının konulması giderek daha sık karşılaşılan bir durumdur. DSM-5’e göre, DEHB belirtilerinin 12 yaşından önce başlamış olması gereklidir, bu da tanının çocukluk çağında konulmasıyla doğrudan ilgilidir. Ancak bu, sadece çocukluk döneminde tanı alınabileceği anlamına gelmez. Yetişkinlerde de DEHB tanısı sıkça konulmaktadır ve bu durum giderek daha fazla fark edilmektedir.

Yetişkinlerde tanı sürecinde, belirtilerin geçmişe dönük olarak çocukluk döneminde var olup olmadığı değerlendirilir ve bu belirtilerin bugün bireyin iş, sosyal ve günlük yaşamına olan etkileri incelenir. Çocukluk döneminde tanı almamış olan birçok yetişkin, belirtilerinin günlük işlevselliğini olumsuz etkilediğini fark ettikten sonra uzman yardımı arayışına girer ve bu süreçte DEHB tanısı alır. Dolayısıyla, DEHB tanısı yalnızca çocuk yaşlarda değil, belirtilerin yaşam boyu devam etmesi durumunda yetişkinlikte de rahatlıkla konulabilir.

Çocuklarda DEHB tanısı konulurken, belirtilerin 12 yaşından önce başlaması, en az 6 ay süreyle devam etmesi ve sosyal veya akademik işlevselliği olumsuz etkilemesi gereklidir. Çocuğun öğretmenlerinden ve ebeveynlerinden alınan bilgiler, bu belirtilerin kapsamını anlamada büyük önem taşır. Erken dönemde tanı konulması, belirtilerin yönetilmesi ve tedaviye başlanması açısından önemli bir avantaj sağlar.

Yetişkinlerde ise tanı süreci, belirtilerin hem geçmişte hem de mevcut durumda bireyin yaşamını nasıl etkilediğine odaklanır. Yetişkinler için yapılan değerlendirmeler, dikkat eksikliği, hiperaktivite veya dürtüsellik belirtilerinin iş hayatında, sosyal ilişkilerde veya günlük yaşamda nasıl zorluklara yol açtığını belirlemeye çalışır. Yetişkinlerin de çocuklar gibi bu belirtileri yaşamış olması, ancak tanı almamış olması mümkündür.

 

Yetişkinlerde DEHB Tanısı Nasıl Konur?

 

Yetişkinlerde DEHB tanısı konulurken, belirtilerin çocukluk döneminden itibaren mevcut olup olmadığı ve bu belirtilerin bireyin bugünkü yaşamını nasıl etkilediği detaylı bir şekilde incelenir. Yetişkin DEHB tanı kriterleri, çocukluk dönemindekilere benzer şekilde dikkat eksikliği ve hiperaktivite-dürtüsellik belirtilerini içerir, ancak belirtilerin yansıması yaşla birlikte farklılık gösterebilir. Örneğin, çocukluk döneminde görülen aşırı hareketlilik, yetişkinlikte daha çok içsel huzursuzluk, sabırsızlık veya yoğun bir düşünce akışı olarak kendini gösterebilir.

DEHB tanı sürecinde bireyin yaşam öyküsü ayrıntılı olarak ele alınır. Bu süreçte, kişinin çocukluk dönemindeki belirtileri ve bu belirtilerin okul yaşamına, sosyal ilişkilerine ve akademik performansına olan etkileri sorgulanır. Yetişkinlikte ise iş yaşamındaki performans, sosyal ilişkilerdeki zorluklar, günlük hayatta karşılaşılan dikkat problemleri ve dürtüsellik gibi konular dikkate alınır. Bu değerlendirmeler, belirtilerin bireyin yaşam kalitesini nasıl etkilediğine dair bir çerçeve sunar.

Tanı sürecinde psikologlar, çeşitli ölçekler ve testler uygulayarak belirtilerin şiddetini ve yaygınlığını ölçer. Bu değerlendirme araçları, kişinin dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik düzeylerini anlamaya yönelik bilgiler sunar. Psikologlar, bu testlerin sonuçlarını ve gözlemlerini psikiyatristlere aktararak tanı sürecine destek sağlarlar. Ancak, Türkiye’de DEHB tanısı koyma yetkisi yalnızca psikiyatristlerde olduğu için, resmi tanı koyma işlemi ve tedavi planlaması psikiyatrist tarafından yapılır.

 

Çocuklarda DEHB Tanısı Nasıl Konur?

 

Çocuklarda DEHB tanısı konulurken, ebeveynlerin ve öğretmenlerin gözlemleri sürecin önemli bir parçasını oluşturur. DEHB tanı kriterleri, çocuğun dikkat süresi, aşırı hareketliliği ve dürtü kontrolündeki zorluklarını değerlendirir. DSM-5 DEHB tanı kriterleri temel alınarak yapılan değerlendirmelerde, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan düzeyde dikkat eksikliği, hareketlilik ve dürtüsellik belirtileri gözlemlenir. Bu belirtilerin en az 6 ay boyunca ve çocuğun birden fazla ortamda (örneğin, hem okulda hem evde) görülmesi tanı koyma sürecinde önemlidir.

Çocuğun öğretmenlerinden alınan raporlar, sınıf içindeki davranışların değerlendirilmesi açısından kritik bir rol oynar. Örneğin, öğretmenler çocuğun ders sırasında dikkatini sürdürememesi, sınıf içinde sürekli hareket etme eğilimi göstermesi veya sıkça sırasını bekleyememesi gibi davranışları gözlemleyebilir. Bu gözlemler, DEHB belirtilerinin çocuğun sosyal ve akademik hayatını nasıl etkilediğine dair önemli bilgiler sağlar. Ebeveynlerin evdeki gözlemleri de çocuğun belirtilerinin kapsamını anlamada destekleyici olur.

Psikologlar, DEHB tanısı sürecinde çocuğun belirtilerini değerlendirmek için çeşitli testler ve psikometrik ölçekler kullanır. Bu testler, dikkat eksikliği ve hiperaktivite düzeylerini objektif olarak ölçmeye yardımcı olur. Uygulanan ölçeklerin ve testlerin sonuçları, çocuğun belirtilerinin DSM-5 DEHB tanı kriterlerine ne ölçüde uyduğunu ortaya koyar. Ancak, psikologların rolü bu noktada değerlendirme yapmakla sınırlıdır; tanıyı resmi olarak koyma yetkisi çocuk psikiyatristine aittir.

DEHB tanısı konulurken, ayırıcı tanı süreci de büyük önem taşır. Ayırıcı tanı, benzer belirtiler gösteren diğer nörogelişimsel veya psikiyatrik bozuklukların dışlanması anlamına gelir. Örneğin, öğrenme güçlükleri, kaygı bozuklukları veya duygu durum bozuklukları da benzer belirtiler gösterebilir. Ayırıcı tanı yapılarak, çocuğun belirtilerinin DEHB’ye özgü olup olmadığı belirlenir. Bu süreç, doğru tanı konulmasını ve uygun tedavi planlarının hazırlanmasını sağlar.

 

DEHB Tanı Kodu Nedir?

 

DEHB tanısı ve tedavi süreçlerinde uluslararası kabul görmüş tanı sınıflandırma sistemleri olan DSM-5 ve ICD kullanılır. Bu sistemler, hastalığın belirtilerinin doğru şekilde tanımlanması ve tedavi planlarının oluşturulması için rehberlik eder.

ICD-10 Tanı Kodu: F90.0

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından geliştirilen ICD-10, Türkiye’deki birçok sağlık kuruluşunda kullanılır. “F90.0” kodu, dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileri içeren DEHB tanısı için kullanılır. Bu kodlama, hastalığın türünü ve şiddetini tanımlamak ve sağlık kayıtlarında belirtilmek üzere kullanılır.

ICD-11 Tanı Kodu: 6A05

ICD-11, daha güncel bir sınıflandırma sistemidir ve “6A05” kodu, DEHB’yi tanımlamak için kullanılır. Bu kod, dikkatsizlik ve hiperaktivite/dürtüsellik belirtilerinin türüne göre ayrım yapar ve tanıyı daha spesifik hale getirir. Türkiye’de bazı sağlık kurumları ve araştırmalarda bu yeni sınıflandırma sistemi de dikkate alınmaktadır.

DSM-5 Tanı Kodları: 314.01 ve 314.00

DSM-5, Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından yayımlanan ve ruhsal bozuklukların tanımlanmasında yaygın olarak kullanılan bir rehberdir. Türkiye’de de yaygın olarak kullanılır. DSM-5’e göre DEHB iki ana alt tipe ayrılır.

  • 314.01: DEHB’nin karma tipi (hem dikkatsizlik hem de hiperaktivite/dürtüsellik belirtileri).
  • 314.00: Dikkatsizlik ön planda olan tip (dikkat eksikliği belirgin, ancak hiperaktivite daha az).

Bu tanı kodları, DEHB’li bireylerin tanı sürecinin yanı sıra, tedavi planlarının oluşturulmasında ve ilaç tedavisinin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Aynı zamanda, sağlık sigortası işlemlerinde ve resmi sağlık raporlarında da kullanılarak tanı ve tedavi süreçlerinin düzenlenmesine katkı sağlar.

× Benimle iletişime geçin